Bir dilde kelimeleri metafor olarak kullanmayı bilirsiniz. Lübnan asıllı Nassim Nicholas Taleb de Siyah Kuğu isimli kitabında bu terimi bir metafor olarak kullanıyor. Bunu yaparken de şu felsefe-mantık sorunsalına dayanıyor:
İşte yazarın bu önermeden yola çıkarak metafor olarak kullandığı “siyah kuğu” terimi, tüm ekonomilerde ve sektörlerde kullanılan bir tabir haline geldi. Siyah kuğu, öngörülemeyen gelişmeler anlamına geliyor. Asıl önemli nokta ise siyah kuğuların her zaman bir yerlerde var olmasıdır. Ancak biz onları öngöremediğimiz için onları yok sayarız. Sadece bu siyah kuğular ile karşılaştığımız zaman onların varlığını kabul ederiz. Önemli olan onları önceden fark edebilmektir. Örneğin Google’ın şaşırtıcı başarısı, emlak dünyasında yaşanan kriz ve borsadaki krizler birer siyah kuğudur.
Bu bakış açısıyla baktığınız zaman insanların yaşadığı bazı olumlu veya olumsuz olayların önceden öngörülebilirliğinin mümkün olup olmadığı sorusu akla gelir. Nitekim Nassim, bu konudaki yeteneğini ortaya koymuş biri olarak bu kitabı 2007 yılında kaleme aldı. Hayatını şans, olasılık ve bilgi konuları üzerine eğilerek geçiren ve aynı zamanda bir borsacı ve yatırımcı olan yazar, emlak sektörünü derinden etkileyen “subprime” krizini önceden tahmin edebilmişti. Yetersiz teminatlı mortgage kredilerinin geri dönmemesi sonucu çıkan ve birçok büyük finans kuruluşunun batmasına neden olan bu krizi ve 1987 yılındaki New York Borsası'nın çöküşünü henüz gerçekleşemeden evvel yazılarında kaleme almıştı.
Peki, siyah kuğuların varlığını neden iş işten geçtikten sonra kabul ediyoruz? Neden sadece bildiğimiz şeylere odaklanıyoruz ve neden bilmediğimiz şeyleri hesaba katmıyoruz? Yazara göre bu durum hepimizin ve tüm sektörlerin kötü şeyler yaşamasına neden oluyor. Nassim bu kitapta, bilinmeyen bilinmeyenler için önceden bazı önlemler alma stratejileri geliştirerek herkese çok önemli tüyolar veriyor.
“Bilmedikleriniz, bildiklerinizden çok daha önemlidir.”
Yazara göre siyah kuğu olarak nitelendirilen olayların üç temel özelliği vardır:
Bir girişimin getirisi genellikle, tahmin edilenle ters orantılıdır. Sıradışı olayları öngörememek, tarihin akışını da öngörememek demektir. Siyah Kuğular öngörülemediğine göre, safça onları öngörmeye çalışmak yerine varlıklarına alışmamız gerekir.
Yazar bize diyor ki “Bildiklerimize aşırı odaklanmadan kaynaklanan bir kusurumuz var.”. Yani geneli değil kesin olanı öğrenmeye eğilimliyiz. Aslında bu anlamda öncelikle zihnimizin yapısını ve bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Şu fikri benimsemeliyiz: Önlem almak, iş işten geçtikten sonra yapılan tedaviden çok daha faydalıdır.
Bu kitapta, yaşadığımız dünyanın hayal gücüne sahip olmayı gerektirdiğinden ama bundan ne kadar yoksun olduğumuzdan bahsediyor. İlerliyoruz ve bilgimiz artıyor, ancak bu fikri benimsemediğimiz sürece geleceğe dair öngörülerimiz körelmeye devam edecek.
Yazar gerek finans dünyasında gerek diğer sektörlerde ve hatta yaşam içerisinde gerçekleşen kırılma noktalarından önce, aslında çok sayıda küçük olgunun varlığından bahsediyor. Tıpkı büyük deprem öncesi gerçekleşen küçük artçı sarsıntılar gibi. Fakat biz onların üzerinde durmayız. Büyük kırılma gerçekleşmeden önce küçük artçıları önemseyip önlem almak yerine, büyük kırılma gerçekleştikten sonra yaşadığımız yıkım için tedavi yöntemleri ararız. Sorun olayların doğasında değil, bizim onu algılayışımızdadır.
Emlak sektörü gibi ölçeklenebilir meslekler, sadece başarılı olduğunuzda iyi olur. Çok fazla rekabet vardır, eşitsizlikler korkunç boyutlardadır ve gösterdiğiniz çaba ile aldığınız sonuç arasında büyük farklar olabilir. Pastadaki büyük payı küçük bir grup paylaşırken geriye kalanlar bunun dışında kalır.
Tam bu noktada yazar bize vasatistan ve aşıristan olarak tanımladığı iki kelimeden bahsediyor.
Vasatistan, kolektif, rutin, aşikar ve öngörülmüş olanın zorbalığına katlanmak durumunda olduğumuz bir yerdir. Aşıristan ise tekil, rastlantısal, görülmemiş ve öngörülmemiş olanın zorbalığına tabi olduğumuz bir yerdir.
Vasatistan |
Aşıristan |
Ölçeklenemez |
Ölçeklenebilir |
En tipik üyesi vasattır |
En tipik olanı ya dev ya da cüce, yani tipik üye yoktur |
Kazananlar pastanın küçük bir kısmını alırlar |
Kazananlar neredeyse hepsini alırlar |
Daha çok geçmiş zamanlarda rastlanır |
Daha çok modern dünyada rastlanır |
Siyah Kuğu etkisine kapalı |
Siyah Kuğu etkisine açık |
Fiziksel sınırlamalara tabi |
Sayısal bir değer üzerine fiziksel sınırlamalar yok |
Genel olarak boy gibi fiziksel niceliklere tekabül eder |
Sayısal değerlere – örneğin servet – tekabül eder |
Gerçekliğin kendiliğinden sunabildiği neredeyse ütopik bir eşitlik vardır |
Kazananın her şeyi aldığı bir eşitsizlik hakimdir |
Tek bir örnek ya da gözlem toplamı belirlemez |
Toplam, az sayıda sıra dışı olay tarafından belirlenir |
Bir süre gözlem yaptığınızda olup bitenleri anlamaya başlayabilirsiniz |
Neler olup bittiğini anlamak uzun zaman alır |
Kolektif olanın zorbalığı |
Rastlantısal olanın zorbalığı |
Gördüklerinizle öngörüde bulunup görmediklerinize uzanmak kolaydır |
Geçmiş bilgiye dayanarak öngörmek zordur |
Tarih emekler |
Tarih sıçramalar yapar |
Olaylar çan eğrisine veya onun varyasyonlarına göre dağılım gösterir |
Dağılım, ya Mandelbrot’un Gri Kuğularına ya da hiç hesaplanamaz Siyah Kuğulara göredir |
Emlak sektörünün hangi tanımlamaya girdiğini tahmin edebiliyor musunuz? Aşıristan grubunun özelliklerine sahip olan emlak sektöründe eşitsizlikler öyle bir boyuttadır ki, tek bir olay bile tümünü etkileyebilir. Pastayı küçük bir grup yer ama meydana gelen olaylar tüm sektörü etkiler. Böyle bir sektörün içerisinde faaliyet gösterirken tek bir örneklemeye bakarak ortalamayı hesaplayamazsınız. Dolayısıyla elde ettiğiniz bilgiden her zaman için şüphe duymalısınız.
Bu noktada yazar güven duygusundan da bahsediyor. Güvenin en zirve olduğu noktadan itibaren bir tehlike yaklaşmaya başlar. Çünkü en yüksek noktadan sonra mutlaka bir alçalma yaşanacaktır. İşte o zirveden aşağı geçiş döneminde mutlaka geçerli olan şeylerin bir anda bu özelliğini yitirdiğini ve yepyeni bir olgunun yerine geçmeye başladığını görürüz. Peki, bunu önceden tahmin etmek mümkün mü?
Olguları, kafamıza kazınan önyargılardan uzak durarak incelemek ve irdelemek bizim için çok zordur ama bunu yapmalıyız. Ancak önümüzde daha fazla engeller var olduğunu da söyleyelim. Olguları önceden bilebilmek için kuşkucu yaklaşmamız gerekir. Fakat her şeyden kuşku duymak bizi fazlasıyla yorabileceği gibi aynı zamanda kurumlaştırmaya karşı direndiğimiz için aşağılanmamıza da neden olur. Deneyci olmak, yalnızca belirli bir bilgi türünü diğerlerine üstün tutan bir zihniyete sahip olmak demektir.
Siyah Kuğu denilen kavramı, bir tanesi meydana geldikten kısa bir süre sonra unutma eğilimi gösteririz, çünkü bizim için fazla soyuttur; bunun yerine kolayca hatırlayabildiğimiz somut ve canlı olaylara odaklanırız.
Siyah kuğuları önceden bilebilmek için yapmamız gereken en önemli şey, başarıları anlamak ve nedenlerini analiz etmek için, başarısızlıkların içerdiği hususları incelemektir. Bu noktada yazarın kitabından alıntıladığımız bölümü iyice anlamanızı öneririz:
Hükümetlerin neler yaptıklarını görebiliriz ve onlara övgüler düzeriz. Fakat alternatifini görmeyiz. Oysa bir alternatif vardır; daha az aşikardır ve göz ardı edilir. Doğrulama yanılgısını hatırlayın; Hükümetlerin ne yaptıklarını anlatmakta üstlerine yoktur, fakat ne yapmadıklarını söylemezler. Bir eylemin hem olumlu hem de olumsuz sonuçları eyleyenin üzerinde kalsa öğrenmemiz çok daha hızlı olurdu. Fakat genelde bir eylemin olumlu sonuçları, görülebilir olduğundan, yalnızca eyleyeni etkilerken, olumsuz sonuçlar görünmez olduğundan topluma net bir maliyet ödeterek başkalarına atfedilir. İstihdamı koruma önlemlerini ele alalım; işi güvence altına alınanları görür ve bu tür koruma önlemlerine sosyal yararlar atfedersiniz. Fakat bunu istihdam olanakları üzerindeki daraltıcı etkisi yüzünden iş bulamayanları görmezsiniz.
Maalesef ortaya çıkan nesil, tüm olup bitenleri kendine dert eden ama olabilecek şeyleri önemsemeyen bir bakış açısına sahip. Bizler de bu neslin birer parçasıyız. Bu anlamda yazar herkese ilginç bir tavsiyede bulunuyor.
Daha yüksek, hayvanlardan mümkün mertebe uzak bir hayat biçimine basit bir adım atmak istiyorsanız, anlatıdan arınmanız, yani televizyonu kapatmanız, gazete okumaya ayırdığınız zamanı asgari düzeye indirgemeniz ve bloglara sırt çevirmeniz gerekir. Kararlarınızı kontrol altında tutmak için mantık yürütme yeteneğinizi geliştirin; önemli olanlarında buluşsal ya da deneyimsel sistemi bir kenara bırakın. Sansasyonel olanla deneysel olan arasındaki farkı ayırt edebilmek için kendinizi eğitin. Dünyanın zehirleyiciliğinden bu tür bir arınmanın ek bir faydası da, sizi daha mutlu kılması olacaktır.
Yazarın bu bakış açısından yola çıkarsak bir sektörde iş yaparken kaç kişinin bildiğini test etmemiz aslında hiçbir işimize yaramıyor. Asıl önemli olan şey, insanların gerçekte bildikleri ile bildiklerini sandıkları şeyler arasındaki farkı değerlendirebilmektir. Yaklaşmakta olan değişimin ve bu değişimin sonunda yaşanabilecek kırılma noktalarının üzerine eğilmemiz gerekiyor.
Aslında bakarsanız emlakbroker.com ekibi olarak sizlere yansıtmaya çalıştığımız bakış açısı budur. Bu yüzden gelişen teknolojinin emlak sektörü ve emlak çalışanları üzerinde bırakacağı etkiler üzerine makaleler yayınlıyoruz. Bu yüzden müşterilerin kendilerinin bile farkında olmadıkları değişen taleplerini ve neye ihtiyaç duyup duymadıklarını yorumlama yeteneğine sahip olmamız gerektiğini sizlere aktarmaya çalışıyoruz. Zaten yoğun rekabet içerisinde var olabilmek için çırpındığınız bu sektörde, gelecekte karşılaşacağınız yeni değişimlerle karşılaştığınızda bunlara hazırlıklı olabilmeniz için çabalıyoruz.
Son olarak yazarın kitaptan bir başka alıntısı ile makalemizi sonlandırıyoruz:
Tahmincilerimiz, olağan şeyleri öngörmekte başarılı olabilirler, fakat sıra olağan dışı olana geldiğinde er ya da geç başarısızlığa uğrarlar. Artık önemli olan ne kadar sık haklı çıktığınız değil, kümülatif hatalarınızın büyüklüğüdür. Bu kümülatif hatalar da büyük sürprizlere ve büyük fırsatlara bağlıdır. Ekonomi, finans ve siyaset tahmincileri bunları kaçırmakla kalmayıp muhataplarına acayip bir şey söylemekten de çok çekinirler; oysa olaylar her nasılsa hemen her zaman acayiptir. Ekonomi tahmincileri ortaya çıkan sonuca değil de, birbirlerine yakın durma eğilimi gösterirler. Kimse düzenin dışında kalmak istemez.