Emlakbroker.com’da bir editörüm (aynı zamanda emlak danışmanı) ve bu ekipte insanlara emlak sektörü hakkında yararlı bilgiler sunmaktan ve ekibin bir parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.
Yine huzurlu bir şekilde yazacak faydalı bilgiler araştırdığım bir günde e-postalarımı kontrol ediyordum. O esnada bir dostumdan Skype'me (vazgeçilmezim) hafif ima ile dolu şöyle bir soru geldi:
Bugün meşgul görünüyorsun. Öğleden sonra biraz tembellik etmeye vakit olacak mı?
Ben cevap vermedim, ama o devam etti:
Birkaç ev satıp büyük paralar kazanmak ve tüm günü evde dinlenerek geçirmek güzel olmalı.
Gülümsedim ve konuyu değiştirdim. Onu işin böyle olmadığına ikna etmeye gerek duymadım. Ve o yine devam etti:
Bütün gün ne yapıyorsun? Arabanın evden ayrıldığını bile görmediğim bazı günler var. Cidden, bu işte bütün gün ne yapıyorsun?
Tekrar gülümsedim ve ona bilgisayarın başında, telefonda ve mesajları cevaplamak için çok zaman harcadığımı açıklamaya çalıştım. Bir vakit sonra kendimi, onu aslında ne kadar çok çalıştığım konusunda ikna etmeye çalışırken buldum. Ardından daha fazla çırpınmak istemeyerek konuşmayı sonlandırdım.
Daha sonra bu imalı sorular beni biraz düşündürdü. Yazacağım konuyu bulmuştum…
Bir emlak danışmanı olarak geçen haftaki takvimimi karıştırdım ve 7 gün boyunca tüm gün ne yaptığımı bu makalede açıklamaya karar verdim.
Pazartesi
Sabah, ofisimde bir bankanın kredi sağlayıcısı ile görüştüm. Kendisi bana sunduğu hizmetler hakkında tekliflerde bulundu. Daha sonra kendi bölgesinin en iyi projelerinden biri olan (Avm, ticari, konut konsepti) projemiz için ekibimizin bir parçası olan İzmir'deki değerli dostumla hazırlıklarımızı büyük bir titizlikle sürdürdük. Bunu öğlen bir satıcı ile görüşme, öğleden sonra bir satılık ev sunumu ve akşam bir ev gösterimi izledi.
Salı
Bu nadiren olur ama hasta oldum. Bölge çalışmamı haftaya ertelemek zorunda kaldım :( Yine de deniz kenarındaki birkaç ev için gösterim yapabildim. Ama o gün kayda almam gereken video çekimlerini maalesef iptal etmek zorunda kaldım. Çok kötü…
Çarşamba
Çok sayıda blog makalesi için araştırma notlarımı derledim (notlarınızı düzenli tutabilmeniz için Evernote, sonra okumanız için Pocket kullanmanızı tavsiye ederim) ve oldukça keyif aldığım iki makale yazdım. Faydalı içerikler üretmenin sanıldığı gibi kolay bir şey olmadığını fakat çok keyifli olduğunu da ayrıca vurgulamak istiyorum.
Öğleden sonraki vaktimi emlak videoları üzerinde çalışarak geçirdim. Akşam ise bir müşterime uygun olabilecek evleri gösterdim. Çok hoşuna giden bütçesine uygun bir evi bulduk ve teklif yazdık.
Perşembe
Sabah 09:15’ti. Yukarıda bahsettiğim dostun imalı sorularına maruz kaldıktan sonra yazacağım makale konusunu buldum ve tamamladım. Bölgemdeki meslektaş ziyaretlerinden üçünü gerçekleştirdim. Görüşmelerimizde ana konumuz krizdi; Döviz aldı başını gidiyor, müşteri beklemede, yatırımcı tedirgin, piyasa durgun, kaos, ülke kredi notu, Fed faizi vb.
Bu sektörde krizde fırsatların olduğunu her ne kadar sempatik gelmesede ısrarla söylemeye devam edeceğim... Akşamki liste sunumu randevusuna kadar, gelecek hafta 1 tane satış kapama yapmamı sağlayacak bir liste sunumu hazırladım. Akşam ise randevuda sunumu başarılı bir şekilde gerçekleştirdim (beklemedeyiz hayırlısıyla).
Cuma
Sabah birkaç tane emlak videosu hazırladım ve öğleden sonra veri tabanımdaki geçmiş müşterilerime (yatırımcı) telefon ederek onlara ilgilerini çekecek fırsatlardan bahsettim. Proje hazırlıklarımızı tamamlamak için İstanbul trafiğinin yoğunluğuyla eşdeğerde olan baş döndürücü bir trafiği (mail, skype görüntülü toplantı, whatsapp, pdf, video, sunum, strateji, bilgi akışı, telekonferans) başarıyla tamamladık.
Fakat daha bitmedi... Akşam ise bir alıcı müşterime birkaç ev gösterimi yaptım. Bu aralar Y kuşağını hedefleyerek Snapchat emlak pazarlaması üzerine yoğunlaştım...
Cumartesi
Bu güne karşı olan sevgim apayrı :) Sabah bir evini satmak isteyen bir satıcı ile liste randevuma gittim. Akşam ise geçmiş müşterilerimden ikisi (iki bacanak) ile yemek yedik. Onlara tavsiyelerde bulundum ve referans olabilecekleri başka alıcı-satıcılar olup olmadığını sordum.
Gecenin sakinliğinde (özellikle geceleri çalışmayı çok sevdiğimi belirteyim bu arada) ilan sitelerinde bölgemde olan hareketliliği epeyce bir araştırıp not aldım. Daha sonra kendi hazırladığım Excel tablosuna bu verileri yükleyerek değerlendirmelerde bulundum (size de tavsiye ederim Excel gerçekten çok faydalı bir program).
Pazar
Öğleden sonra bir liste sunumu için satıcı ile görüştüm. Yedi günlük çalışma haftasını bitirdim ve artık sevdiğim yabancı dizi Mr. Robot'u (teknoloji, bilgisayar, hack dünyası benim oksijenim. Belki size çok saçma bir dizi olarak gelebilir. Fakat; İmdb 8.7) izlemek üzere evime doğru yol aldım.
“Kontrol sahibi olup olmadığımızı nasıl bileceğiz? Sadece önümüze gelen şeyin en iyisini yapmaya çalışıyoruz, olay bu. Sürekli iki seçenekten birini seçmeye çalışıyoruz. Tıpkı bekleme salonundaki iki tablo gibi. Ya da Coca-Cola ve Pepsi. MC Donald’s veya Burger King. Hyundai veya Honda? Hepsi aynı bulanıklığın parçası, değil mi? Odak dışında kalan bulanıklık. Seçimin yanılsaması. Kablolu yayın, doğalgaz ve elektrik şirketini bile seçemiyoruz. İçtiğimiz su, sağlık sigortamız. Seçebilseydik bile fark eder miydi ki? Eğer tek seçim şansımız kılıç ve kalkan arasında oluyorsa. Bu nasıl bir seçimdir? Aslında aynı değiller midir? Hayır, seçimlerimiz bizim için tayin edilmiş… Uzun zaman önce.” Mr Robot
Bu arada emlakçılara ait bir dizinin makale hazırlığını bitirmek üzereyim. Sürpriz... Akşam çay keyfiyle birlikte Facebook Live canlı yayını (ilk olacağı için epey bir titizlik söz konusu :) vazgeçebilirim de) için hazırlıklara ve provalara başladım.
Ekstra İşler
Her günkü yaptığım işleri kısaca sizlere sıraladım. Ancak unutmayın ki yaptığımız işler bunlarla kısıtlı değil. Gün boyunca çalan telefonlara, gelen mesajlara, atılan e-postalara verdiğim cevaplar bile oldukça zaman alıcı şeyler.
Sadece bunlar mı? Sosyal medya sitelerindeki etkileşimleri takip etmek, uygun paylaşımlar yapmak ve gelen olumlu/olumsuz yorumlara cevap vermek de cabası. Bu tür işleri genelde akşam saatlerinde toplu şekilde yapıyorum.
Bunların yanı sıra e-posta pazarlaması, posta kartı pazarlaması, sosyal medya pazarlaması için hazırladığım görseller ile içerikleri de unutmamalıyım. Aylık ve haftalık hazırladığım bültenleri tüm satıcı ve alıcılara göndermek, veri tabanımı güncellemek ve sunumlar hazırlamak…
Sanırım unuttuğum bir şey daha var. Bir emlak danışmanı olarak kendimi geliştirmek için kitap okumaya (ekip olarak kitap delisi olduğumuzu her hafta pazar günü yayınladığımız emlakçılara oldukça faydalı haftanın kitap özetlerine bakarak anlayabilirsiniz), seminerlere katılmaya ve filmler izlemeye ayırdığım vakti de es geçmeyelim.
İnsanın hayatında sadece iş mi olmalı. Tabi ki hayır. Spor (özellikle futbol (Real Madrid) olunca akan sular durur bu gezegende... :) Spor konusu içimde kanayan bir yara aslında. Spora fazla zamanım olmadığı için şimdilik sahil kenarında (son ses müzik eşliğinde tak kulaklığı kop dünyadan) düzenli uzun yürüşler ve kısa tempolu koşular (3 km) yapıyorum. Yoğun tempolu geçen iş hayatımda yürüyüş yapmak bana gerçekten çok iyi geliyor.
Ve en çok zaman ayırdığımız bir işten bahsetmek istiyorum emlakbroker.com için. Yeni sitemizin yazılım ve tasarım çalışmalarının ilk bölümü bitmek üzere (sabah, öğle, akşam, gece non stop...bu arada bizde bittik :)
Yazılım ve tasarım konusundan anlayanlar varsa iyi bilirler bir projenin hayata geçirebilmenin zorluğunu... On sayfalar dolusu taslaklar, karalamalar ve binlerce not... +Algoritmaların ve revizelerin küpü :)
Fakat beklediğimize değecek gerçekten. Çok yakında...
Sonuç olarak "emlak danışmanları dünyanın bir numaralı yatırım aracının direksiyonunda" olduğu için emlak işinin tam zamanlı bir iş gibi belli saatler aralığında yapılmadığını biliyoruz. Çünkü bir emlak danışmanının işi bundan daha fazlasını gerektirir. Adeta tüm hayatımızı bu işle geçiririz. Saat tutmayız. Çünkü neredeyse her gün ve her vakitte yapmamız gereken bir iş vardır.
Bırakın başkaları, tüm gün bardaktaki kahvenizi yudumlarken ayaklarınızı uzatıp sevdiğiniz dizileri izleyerek vakit geçirdiğinizi düşünsünler.
Bu daha havalı değil mi?