'Bu kitabın kapağını her açtığımda daha önce okuduğum her cümleden yeni anlamlar keşfediyorum...Onun için asla okuduklarım arasına giremeyecek.' - Bir Okur
“Stoacılık, hayatın keyfini sürerken bu keyif veren şeylerin hayatınızın kontrolünü ele geçirmedikleri sürece hiçbir yanlış tarafının olmadığı fikrine dayanır.” - Zenon
Kıbrıslı Zenon’un M.Ö. 300 yıllarında yaşadığı olaylar ve edinmiş olduğu felsefe derslerinin harmanlanmasıyla ortaya çıkardığı bir felsefi görüştür. Yukarıda alıntılanan söz bir bakıma stoisizm felsefesinden kesit sunmaktadır. Sadece anlık hazlar peşinde koşmanın aslında hayatın anlamını yok ettiğinden bahsetmektedir. Hazzın sınırsız olmadığı bir gerçekken mutluluk ve başarı nasıl beklenebilir ki? İşte stoisizm de tam bunu irdelemekte ve hayata dair farklı kapılar aralamaktadır.
İnsanlarla çok çabuk ilişki kuran ve hızlı seyir alan bir piyasanın içinde gayrimenkul danışmanlarına yarar sağlayabilecek felsefik bakış açısıdır. Kaybetmenin de olduğu bu sektörde hüsrana uğramamak için olayın seyrine kişisel yorumlamaların getirilmesi stoacılık öğretisine dayandırılabilir.
“Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.” - Marcus Aurelius
“Hayalimizde gerçekte olduğundan daha fazla acı çekeriz. ”- Seneca
Zenon, ticaretle uğraşan zengin biriyken Atina’da gemi kazası geçirir ve tüm mal varlığını kaybeder. Ne kadar zor bir durum düşündüğümüzde. Oysa bu büyük acı karşısında anlam bulma girişiminde bulunan Zenon, Sokrates kitaplarıyla kendi bilgilerini de ortaya koyarak düşünsel bir çıkarımda bulunur. Elbette her şey bir çıkarımla açıklanmamıştır. Yaşadığı kazanın kendi kontrolü dışında gerçekleştiğini fark eder. Ancak bu üzüntünün kendisi tarafından oluşturulduğunun farkına varır. Farkındalık beraberinde rahatlamayı ve özgür olmayı da kazandırır Zenon’a. Öz gelişim adını verdiği dört temel erdem ortaya çıkar. Bunlar:
Pratik Bilgelik: İç içe geçmiş durum ya da olayları sakince ve mantığın ışığını kullanarak idare etme yeteneğidir. Müşterilerin ihtiyaçlarına cevap verme noktasında; onları dinlemeyi, hayallerine ortak olmayı hatta duygu durumlarının farkında olmayı gerektiren bir oluşum söz konusudur. Bu kadar karmaşık ve bilinmez durum karşısında panik yapmadan profesyonel olmak kolay bir uğraş değildir. Danışmanların sakince olayların seyrini incelemesi ve tepki vermesi konusunda “pratik bilgelik” kolaylık sağlayacaktır.
Aşırıya Kaçmama: Hayatın içerisinde var olamaya çalışırken anlık hazlardan sıyrılıp uzun vadeli mutluluk ve huzur amaçlanmalıdır. İnsanlara sürekli bir şey aktarmaya çalışmanın vermiş olduğu bilgece haz herkesi cezbeder. Ancak sadece vermekle yani aktarımda bulunmakla yetinmek bir danışmanın kaybedeceği çok şey olduğunu da gösterir. Dinlemek ve empati kurmaya çalışarak aktarılan/yaşanılan olayların içinde sakinliği sağlayacaktır. Ayrıca karşıdaki kişilerin isteklerinin daha çok farkına varmayı da sağlayacaktır. Uzun vadede mutlu edecek durumlar için kısa hazlar yaşatan “aktarımlardan” kaçınmak gereklidir.
Adalet: İnsanların yanlış veya eksik davranışları konusunda insaflı davranmak gereklidir. Alıcı müşterinin istediği herhangi bir gayrimenkulü arayıp sunmak danışmanın görevlerindendir. Müşteriler, sunulanları ilk başta beğenmeyebilir veya uygun olmayan seçenekler olduğunu size aktarabilir. Sonrasından karar değiştirmesini “vakit kaybı” olarak görebilirsiniz. Şu unutulmamalıdır ki; danışmanlık hizmetinden faydalanan kişi en nihayetinde bir insan ve hata yapabilir.
Cesaret: Sıra dışı olaylarda değil hayatın her aşamasında cesur ve kendine güvenen biri olunmalıdır. Kendinden emin ve dürüst bir kişi olunduğu takdirde birçok problem çözüme kavuşacaktır. Potansiyel müşteri kazanmak danışmanların gördüğü en can alıcı noktalardan biridir. Bu konuda ilk başta dürüst olunması gereklidir. Dürüst olmayan kişilerin cesaretleri de şişirilmiş bir balon misalidir. Yalan yanlış aktarımda bulunması kendine olan güvenini zedeleyecek bu da müşterilerin gözünde prestiji zedeleyecektir.
Buraya kadar olan bölümde Stoizm'in doğuşunu okudunuz. Asıl konumuz “Hükümdarlar filozof, filozoflar hükümdar olsaydı, kentlerin yüzü ışırdı.” Platon‟un bu ünlü sözünü gerçekleştiren tarihin ilk filozof-imparatoru Marcus Aurelius‟un 'Kendime Düşünceler' kitabının gayrimenkul danışmanlarına tutacağı ışık; iş hayatınızda yaşayacağınız hüzünlerin ve sevinçlerin arasındaki denklemin sorgusunu içerir.
Kitabı okuyunca, Platon'un ne kadar yerinde ve anlamlı bir cümle kurduğuna şahit olabilirsiniz. Eskiçağ’dan bugüne kalan en önemli felsefi metinlerinden biri olan Kendime Düşünceler onun insanlığa evrensel seslenişiydi. Yüzyıllardır güncelliğini yitirmeyen, akademisyen olmayanlarca da okunabilen bir yapıt.
“Düşünceler” den söz etmek, ders kitabındaki cevaplara bakmak gibidir. Danışmanlık kariyerimizde nereye gittiğimizi bilmemize izin verebilir. Bize meslek hayatımızda yaşadığımız belirli bir problemde bile yardım edebilir. Yapamayacağı tek şey, yaşayacağımız bu sorunları kendimiz çözmemizi öğretmektir.
Aurelius'un bize “Düşünceler” kitabında verdiği en değerli şey cevaplar değil, zorlu durumlarda karşılaştığı sorunları çözmek için kullandığı araçlardır. Aurelius gibi, herkes bu araçları alabilir ve bunları kullanmayı öğrenebilir. Herkes, karşılaştıkları zorluklara karşı, onları kırıp üstesinden gelebilir. Belki Aurelius'un ustalık seviyesine ulaşamayabiliriz. Yaklaşamayabiliriz bile. Ama hepimiz ustalık mertebesine daha yakınlaşabiliriz.
“Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.” - Marcus Aurelius
Bizi kitapta içine çeken en önemli yer yukarıda değindiğimiz sözdü aslında. Bazen haftalardır hazırlandığınız önemli bir satışı kaçırdığınızda suçu her ne kadar karşı tarafa yüklesenizde iç dünyanızda yaşadığınız o çöküntü kendinizi nerede hata yaptığınızı sorgulatacak seviyeye getirir. Danışmanlar olarak yaşanan bu talihsiz durumların psikolojimizi etkilemesi kadar normal olan bir şey yok. Nihayetinde insanız.
Fakat bu talihsizlik diye adlandıracağımız satışı kaçırma durumu bizim kontrolümüzün dışında gerçekleşen bir şeyse neden bu kadar üzülelim. Belki karar vericinin aklını çelen bir başka karar verici vardır. Tüm sorumluluklarınızı yerine getirdiyseniz yani sizden kaynaklanan bir olumsuzluk yaşanmadıysa sizin bir suçunuz nasıl olabilir? Kitapta bize aralanan bu kapıdan sadece eskiçağ'a değil, geçmişten günümüze uzanan bütün çağlara ulaşmak mümkün. Çünkü bu kapı, insanlığın yüzyıllara yaslanan ortak birikimine açılmaktadır.
Son olarak hatırlatmak istediğimiz bir konu da 'Düşünceler' kitabında akılcı bir yaklaşımın temelini atan Marcus Aurelius'un yaşama dair fikirlerini içeren bu eseri, okunabilir, ders çıkarılabilir fakat herkesin beklentisini karşılamayacağı da unutulmamalı.
Son zamanlarda ünlü Ceo'ların ve iş dünyasındaki yöneticilerin elinden düşürmediği 'Kendime Düşünceler' adlı eskiçağ'da yazılmış bu eserde yaşama dair, kendinize dair, çalışma hayatınıza dair içinde pek çok şey bulacaksınız. Şimdi sizi danışmanlık kariyerinizde daha da güçlü kılacak filozof imparator Marcus Aurelius'un sözleriyle baş başa bırakıyoruz:
Dalgaların art arda gelip çarptıkları kaya gibi ol: sağlam, kıpırtısız, çevresinde kaynayan suların dinginleşmesini seyreden. “Ben ne şanssızmışım ki, bu utanç verici olay başıma geldi!” Tam tersi. “Ne şanslıyım, çünkü başıma gelen utanç verici şeye karşın, yılgınlığa kapılmıyorum, ne şimdiki zaman eziyor beni, ne gelecek ürkütüyor.” Bu tür bir şanssızlık aslında herkesin başına gelebilir, ama herkes yılgınlığa kapılmamayı başaramaz. Öyleyse, neden, bu bir şanslılık değil de, şanssızlık olsun?
Bir şeyi başarmak sana zor geliyorsa, bunun insan yeteneğini aşan bir şey olduğunu düşünme hemen; tersine, bir şey olanaklı ve insanın yapabileceği bir şeyse, senin de onu başarabileceğini düşün.
Eğer birisi, fikirlerimin ve eylemlerimin yanlış olduğunu kanıtlayarak beni ikna ederse, seve seve değiştiririm onları, çünkü benim aradığım gerçekliktir, gerçeklikten kimse zarar görmez, yanılgılarında ve bilgisizliklerinde direnenlerden başka.
Başkalarının söylediklerini dikkatle dinlemeye alıştır kendini ve olabildiğince konuşanın zihnine girmeye çalış.
Söylediğin her sözcüğü tart; attığın her adıma dikkat et. Verdiğin her kararın ne gibi sonuçları olacağını düşün. Bu ikinci durumda, amacın ne olduğunu daha başından gör; birinci durumda ise sözcüklerin ne anlama geldiğine dikkat et.
Karşındaki sorun neyse, onun üstünde odaklan, ister bir nesne, ister bir etkinlik, ister bir ahlak kuramı ya da sözcüklerin anlamı olsun.
İşini, harcadığın çaba seni mutsuz kılıyormuş gibi, ya da acınma yahut takdir beklediğin için değil, istediğin için yap; kendini yapman gereken şeye ver ya da ortak yararın gerektirdiği gibi çekil.
Utanmazın biri seni incitirse, hemen şunu sor kendi kendine: “Dünyada utanmazların bulunmaması olanaklı mıdır?” Olanaksızdır. Öyleyse olanaksız olanı isteme; çünkü bu insan da dünyada var olması kaçınılmaz olan utanmazlardan biridir. Bu düşünceyi, bir hırsızla, bir hamle, ya da başka bir kötü insanla karşılaştığında da aklında tut, çünkü bu tür insanların var olmamalarının olanaksızlığını anımsar anımsamaz, onlara daha kolay katlanırsın.
Birbirlerini küçümsüyorlar, gene de birbirlerini pohpohluyorlar; birbirlerinden üstün olmak istiyorlar, gene de birbirlerinin önünde saygıyla eğiliyorlar.
Üç şeyden oluşuyorsun: Beden, soluk ve zihin. Bunların ilk ikisi sen onlarla ilgilendiğin sürece senindir, fakat üçüncüsü yalnızca senin yönetimindedir.