Harvard Business School’u duymuşsunuzdur. Bu okulda çeşitli dosyalar üzerine çalışmalar yapılır. Örneğin Xerox şirketinin pazarlama stratejilerini inceleyen bir araştırma yaparlar ve neticede ortaya konu ile ilgili 15-20 sayfalık araştırmalar çıkar. Bu okulun bir de kütüphanesi var elbette. İşte bu hafta bahsedeceğimiz kitap, Harvard Business School kitaplarından biridir. Kitabımızın adı, Yeni Nesil Yönetim ve yazarlarımız Jaffrey Pletfer ile Robert Sutton.
Bu kitap “yarı gerçeklere değil kanıtlara dayalı” sloganı ile piyasaya çıktı. Yazarlar, bu kitapta iş dünyasının gerçek olarak kabul ettiği pek çok paradigmanın aslında ne kadar kötü sonuçlar doğurduğundan bahsediyor. Örneğin emlak sektörüne yeni giren bir emlakçının ilk başta izlemesi gerektiği söylenen pek çok strateji vardır. Fakat bunların hangileri gerçekten kişiyi sonuca götürür? İşte bireyin bunu anlayabilmesi için yarı gerçeklere değil kanıtlara bakması gerekir.
Bu kitap, emlak sektörü düşünülerek yazılmamış elbette. Tüm iş dünyası ele alınmış. Ama siz bu kitabı okurken emlak işiniz ile ilgili şu soruların cevabını bulabileceksiniz:
Ve daha birçok soru…
Bu kitapta yazarların en üzerine basa basa açıkladıkları fikir, sezgilere göre değil, kanıtlara göre karar almak ile ilgilidir. Siz, emlak işinizde sezgilerinize güvenerek mi stratejiler belirliyorsunuz yoksa elde ettiğiniz kanıtsal verilere göre mi? İnançlarınız, kararlarınızı belirleyecek verileri inceleme isteğinizi yok mu ediyor?
Yazarlar, buradan yola çıkarak danışmanlık firmalarının çoğunun verdiği strateji örneklerinin gerçeği yansıtmadığını ifade ediyorlar. Onlara göre danışmanlık firmalarının bir dedikleri bir diğerini tutmaz ve sonuç getirmeyen yöntemlerden sonra bir de yeniden yapılandırma sürecine girilerek daha fazla para ve zaman harcanır.
Bu iki yazar, çoğunluğun aksine yeni moda olarak çıkan strateji örneklerinin pek bir işe yaramadığını ortaya çıkan veriler ışığında görebileceğimizi iddia ediyor. Bu yüzden yeni fikirler, hep kuşkuyla yaklaşılması gereken ve altında hangi amacın yattığının düşünülmesi gereken fikirler iken, eski fikirler ise tutunulması gereken ve asıl doğru sonuçları veren fikirlerdir. Yazarların bu konuda okuyucularına verdikleri tavsiye, eski ve denenmiş strateji fikirlerini benimsemek ve bu konularda ustalaşmaktır.
Bu konuyu daha somut bir şekilde ele almamız gerekirse şunları yazabiliriz. Yeni ortaya atılan moda fikri uygulayarak başarıya ulaşan birkaç firma olur ve ardından sektörde geri kalan herkesin aynı moda fikri benimseyerek aynı başarıya ulaşacağı düşünülür. Oysa bu, sadece olması istenilen şeydir. Gerçekten bu, böyle olmaz. Bir firma için başarılı olan strateji, bir başka firma için aynı başarıyı getirmeyebilir.
Başarı ve başarısızlığı bireylere atfetme özelliğimiz var. Oysa sistemler çok daha önemli. Bazı kişiler tanrılaştırılıyor, oysaki kurdukları sistemler başarıyı getiriyor. Aynı başarılı kişi başka yerde başarısını tekrarlayamayabiliyor. Bazen moda kavramlar geliştiriliyor yönetim danışmanları tarafından. Oysaki eski fikirler, denenmiş ve başarılı olan fikirler, yeni fikirlerden daha başarılı sonuçlar veriyor. Yeter ki sorunu bireylerin değil sistem sorunu olarak görebilelim. Çoğu moda fikri başarılı birkaç firma üzerinden veriyoruz. Oysaki aynı fikri uygulamaya çalışmış ve başarısız olmuş pek çok başka firma da var. O başarısız firmalar pek görülmüyor, incelenmiyor. Mesela moda fikri uygulayan ve başarılı olan bir firma hep güncel tutulurken benzer fikri uygulamış ama başarısız olmuş firma hiç kayıtlara girmiyor. Yönetim kitaplarına bakıldığında birbiri ile çelişen pek çok öneri görebiliyorsunuz. O yüzden eski denenmiş, çalışan fikirleri layıkıyla uygulamaya çalışmak, moda peşinde koşmaktan daha olumlu sonuçlar vermekte.
Strateji nedir? Bir iş yürütürken strateji zorunludur elbette ama yeterli midir? Kitabın yazarları, bu konuda kesinlikle “hayır” cevabını veriyor. Onlara göre esas önemli olan şey belirlenen stratejileri nasıl uyguladığınızdır. Uzun süre boyunca kaliteli bir strateji geliştirmek ile vakit harcarsınız ancak, sonuçta uygulama olmayınca bu hiçbir işe yaramaz.
Strateji her şey demek değildir. Stratejiler üç aşağı beş yukarı bellidir. Kârlı alanlara odaklanın, maliyet avantajı sağlayın, müşteri memnuniyetini sağlayın. Stratejilerden ziyade onları nasıl uyguladığınız önemlidir. O yüzden iyi strateji için değil iyi uygulama için odaklanan şirketler daha başarılı olur. Strateji geliştirmek için şirketler 4-5 ay harcarlar. Bütçeleme ile birlikte pek çok değerli insanın saatlerini alır. Ayrıca yöneticiler stratejik planlama uğruna odaklanmaları gereken diğer önemli konulardan uzaklaşmaktadırlar. Mavi okyanus stratejisine uygun pazar bulmaya uğraşmak yerine, var olduğu pazarda daha ucuza ürün sunmaya odaklanmak daha çabuk başarı getirebilir. Strateji için fazla odaklanma, yürütme mükemmeliyetine odağı düşürebilir.
Bu şekilde baktığımız zaman yazarların fikirlerine hak vermemek mümkün değil. Ancak dünyadaki değişimin farkında olan uzmanlar olarak her fikrin sorular yönelterek irdelenmesi gerektiğine inanıyoruz. Keyifli okumalar…