Gayrimenkul sektörüne adım atmak için risk almaktan korkmayan ve zaman zaman yaşayacağı başarısızlıklardan büyüyerek çıkmasını bilen biri olmak gerekir. Çünkü en kararlı emlak profesyonelleri bile böylesine rekabetçi bir sektörde başarılı olma yolunda, inançlarına meydan okuyan deneyimlerle karşı karşıya kalabilir.
Barbara Corcoran, bu kararlı emlakçılardan birisidir. İlk gayrimenkul firmasını 20 yaşında kurduktan sonra onu New York’un en başarılı şirketlerinden biri haline getirmiş ve 66 milyon dolara satmayı başarmıştır. Günümüzde ise kendisini emlak sektörüne dair çok sayıda programda uzman olarak görüyoruz ve köşe yazarlığı yaptığını biliyoruz.
Barbara Corcoran’ın emlak sektöründe başarılı bir isim olduğu ve örnek alınması gereken bir kişi olduğu kesindir. Ancak onun da başarı merdivenlerini tırmanırken zaman zaman yaşadığı başarısızlıklar olmuş. Köşe yazılarından birinde okurları ile paylaştığı bu başarısızlık deneyimlerinden biri oldukça dikkat çekicidir. Gelin onun bu ders verici başarısızlık hikâyesini kendi dilinden okuyalım:
Bir zamanlar The Corcoran Report isimli içeriğim daha büyük oyuncular arasında fark edilmiş ve Citibank’ın Manhattan’daki genel merkezinde 800 kişilik bir kitleye seslenmek için konuşmacı olarak davet edilmiştim. Seminer, ev alıcıları için düzenlenen seçkin bir etkinlik olacaktı.
Açıkçası kariyerimin o anki noktasına kadar hiç 800 kişilik bir kitleye hitap ederek konuşmamıştım. Konuşma yaptığım en büyük kitle 50 kişiden ibaretti ve onlar da zaten benim çalışanlarımdı. Bu yüzden hemen topluluk önünde konuşma üzerine bir kitap aldım ve kitaptan aldığım tavsiyelere uyarak uygulamalar yaptım. Daha sonra konuşma metnim için not kartları hazırladım. Seminerin gerçekleşeceği güne kadar iki hafta boyunca defalarca konuşmamı prova ettim.
Seminer günü geldiğinde büyük bir kitleye hitap etmek için hazırdım! Veya ben öyle olduğumu sandım. Çünkü konuşma anı geldiğinde olanlar şunlardı:
Moderatör tarafından tanıtıldım ve kürsüye çıktığımda 800 kişinin bana baktığını gördüm. Şirin bir edayla “Herkese merhaba!” diye söze başladığımda duyduğum ses, iki hafta boyunca prova ederken duyduğum sesten farklıydı. O an sinsice bir panik hissettim. Neyse ki bütün konuşmanın elimdeki not kartlarında olduğunu biliyordum. İçimden kendime bu konuya hâkim olduğumu ve doğal davranabileceğimi söyledim.
Derin bir nefes alarak prova ettiğim açılışı yaptım ve bir bankacı hakkında espri yaptım. Ancak esprimin ardından herkesin yumruk yemiş gibi bana bakmaya devam ettiğini gördüm. Çünkü esprimi konu ile bağlamam gerekiyordu. O an zihnim boşaldı. Aklımdaki her şey uçup gitmişti. Hemen hızlı bir şekilde not kartıma baktım ve bundan daha kötüsü olamazdı! Espriden sonraki en can alıcı noktayı not kartıma yazmamış olduğumu fark ettim.
Bozuntuya vermemeye çalışarak bir sonraki not kartıma geçtim ve okudum: “Bütçe nedir?”. Ardından 800 kişinin önünde öylece kalakaldım. Bağlayacak bir nokta bulamadım ve bir sonraki girişimimde de tamamen bir kayıp yaşamıştım. Bu noktada panik beni tamamen ele geçirdi. Başım dönüyor ama dilim dönmüyordu. Yüzüm ateş gibi yanıyordu. Konuşmak için ağzımı her açtığımda koca bir sessizlik ile sonlanıyordu.
Çaresizce döndüm ve yardım için denetleyiciye baktım. Ancak gözlerindeki o bakış ifadesi yediğim son darbe oldu. O anda yapabileceği tek şey, bana teşekkür etmek ve bir sonraki konuşmacıyı tanıtmaktı. Öyle de yaptı. Sahneden indim ve koltuğuma gömülerek yok olmayı istedim.
Şu an pek çok televizyon kanalında konuşarak emlak profesyonellerine tavsiyelerde bulunan ve köşe yazılarında harika içerikler paylaşan Barbara Corcoran, işte bir zamanlar böyle talihsiz bir deneyim yaşamıştı.
Fakat bizim için asıl önemli olan şey, bu başarısızlık hikâyesinin nasıl başarıya döndüğüyle ilgilidir. Her emlak profesyoneline ders olması gereken nokta, Barbara’nın hikâyesinde bu aşamadan sonra başlıyor. Gelin onun sürükleyici yazı dilinden okumaya devam edelim:
O gece kendimi komple kaybeden biri olarak hissettim. Zihnimde kendime yönelttiğim aşağılamalar ile boğuşup durdum. Dünyanın en tepesinden bir çöp yığınının altına gömülmüş gibi hissediyordum. Ancak bu felaketin hayatım boyunca benimle markalaşmasına izin veremezdim. Daha da önemlisi eğer bu psikolojiye kapılmaya devam etseydim gerçek bir emlak profesyoneli olma yolundan geri dönebilirdim.
Bu nedenle başarısızlığı kabul etmeyerek ters bir yaklaşımı benimsemeye karar verdim. Kendimi tamamen kapattım ve bazı görüşme fırsatları yakalamaya çalıştım. Bir müfredat hazırladım ve hakim olduğum emlak satışları konusunda eğitim verebileceğim sınıflar araştırmaya başladım. İlk durağım New York Üniversitesi oldu. Bir midilliye binmeden bir ata binmeyecektim.
İlk sınıfım hiç kuşkusuz biraz zor oldu. Fakat kendimi diğer dokuz sınıftan daha iyi performans gösterebileceğim şekilde lanse edebilmiştim. Önümdeki beş sene boyunca kendimi daha da geliştirerek bu dersleri vermeye devam ettim. Deneyim, zaman içinde kendime daha fazla güvenmemi sağladı. Bu süreç içinde midilliden sonra ata binebilmeyi başarmıştım.
Gayrimenkul kariyerinizin bir noktasında hepiniz sizi korkuya gark eden durumlarla yüzleşmek durumunda kalabilirsiniz. Belki kalabalık içinde yabancılarla görüşmeler yapmanız gereken bir iletişim kurma korkusuyla, belki kaybettiğiniz bir satışla veya zorlu bir müşteriyle başa çıkma durumuyla yüzleşmeniz gerekebilir. Yaşam önünüze her ne kadar zorlu şartlar sunmuş olursa olsun, sadece ilerlemeyi ve üstesinden gelmeyi tercih etmelisiniz.
Bazen korkumuzu veya daha küçük görevlerdeki eksikliklerimizi kırarak zafiyetimizi güce dönüştürebiliriz. Bunun için başlanması gereken yol ise görkemli bir ata direkt binmeye çalışmaktansa midilliden başlayıp ata binmeye doğru azim göstermektir.
Hiç emlak kariyerinizde başarılı olacağınızdan şüphe duymanıza neden olacak utanç verici bir deneyim yaşadınız mı? Bizimle paylaşmaktan çekinmeyin. Belki, bu sizin gücünüzü toplama fırsatınız olabilir!