Kandırılmayın! Gazetecilikte bir tür vardır ki ona “sarı gazetecilik” denir. Çok az dayanağı olan ya da hiçbir dayanağı olmayan araştırmaların süslü bir başlık ve metin ile verilerek tiraj elde etme biçimidir. Haberler abartılır ve sansasyon yaratacak tabirler kullanılır, ancak aslında içeriği bomboştur. Hatta bu gazetecilik türünde daha da ileri gidilerek sahte söyleşilere, uzman olarak tanıtılan kişilerin yanıltıcı bilgilerine ve güya mazluma karşı dramatize edilmiş söylemlere sıklıkla başvurulur.
Peki, bu tür bir gazetecilik ihtiyacı nereden, ne için çıktı ve günümüze nasıl evrildi? 19. yüzyılın sonlarına doğru Küba’da İspanyol yönetimine karşı çıkan isyanın ardından William Randolph Hearst, sahibi olduğu New York Journal Gazetesi’nde savaşı destekleyen yayınlar yapmaya başladı. Öyle ki gazetede her gün Kübalıların ne kadar üstün meziyetleri olduğundan ve İspanyolların zulmünden bahsediliyordu. İşte kaynağı şüpheli haberler yayımlayarak ortamı geren bu gazete yaklaşımının kısa süre sonra çıkan İspanyol-Amerikan Savaşı’nın sebeplerinden biri olduğu düşünülür.
Bu örnekte de görüldüğü üzere dördüncü güç olarak kabul edilen gazetecilik mesleği, toplumsal ve ticari meseleler üzerinde büyük bir yönlendirme yetkisine sahiptir. Aynı şekilde reklamcılıkta da kökü telkin yöntemine dayanan bir görüş vardır:
Tekrar et, tekrar et ve tekrar et… İnsanlar yanlış da olsa bir süre sonra onun yanlış olduğunu unutacaklar ve doğru kabul edecekler.
Bugün tabii ki Facebook ve diğer ücretsiz sosyal platformlar, bireylerin ve organize grupların kaosu ve sahte haberleri teşvik etmek için yanlış bilgilendirme yapmalarını kolaylaştırıcı bir etkiye sahip. Web ortamında çok cüzi ücretlerle bir alan adı ve hosting hizmeti satın alarak künyesi ve kaynağı belli olmayan haberlerin yayınlandığı siteler açmak oldukça basittir.
Bu durumun emlak sektörüne olumsuz yansımalarını da zaman zaman yaşamaktayız. Bunun en bariz örneği sahte emlak ilanlarıdır. Talebin yüksek olduğu bölgelerde tüketiciyi dolandırmaya çalışanlar, aslında hiç var olmayan bir eve ait cezbedici fotoğraflar yükleyerek ilan sitelerine koyuyorlar. Ardından ilanın verildiği bölgeye göre çok düşük bir fiyat belirleyip müşterilerin onlara ulaşmasını bekliyorlar. Ev güzel, fiyat ucuz… Dolayısıyla çok sayıda müşteri dönüşü oluyor. Bu kişiler, onlara ulaşan her müşteriye evin fiyatının bugüne özel olduğunu ve talebin çok olduğunu, ancak kapora gönderirlerse evi onun adına rezerve edebileceğini söylüyor. Kapora gönderildikten sonra ise bu kişilere bir daha ulaşılamıyor.
Bu örnek, emlak ilan sitelerini kullanarak müşterileri dolandırma yönteminin bir türünü gösteriyor. Bunun emlak profesyonellerini doğrudan ilgilendiren ve daha büyük sorunlara neden olan türleri de var. Kimsenin aslında yatırım yapmayacağı bir yere basın yoluyla fazlasıyla dikkat çekip çok sayıda insanın oraya yatırım yapmasını sağlamak ve sonunda hüsran yaşanması, bu sorunun en üst düzey noktalarından biridir.
Siz yatırımcı müşterilere yönelik çalışan bir emlak profesyonelisiniz ve bu nedenle gelecekte getirisi yüksek olacak emlak projelerini takip ederek onları müşterilere sunmak için çabalıyorsunuz. Bir gün basında içi şişirilmiş bir emlak projesi hakkında inanılmaz reklamlar yapılıyor. Etkileyici başlıklar, insanı cezbeden proje taslak görüntüleri, belki de gerçek olması mümkün olmayan vaatler, rakamsal değerler ve buna benzer birçok yöntem ile insanların dikkatini çekmeyi başarıyorlar.
Siz bu projeye giriyorsunuz ve müşteriler bulup onlarla alışveriş yapıyorsunuz. Ancak güvendiğiniz haberlerin vaat ettiği sonuç asla gerçekleşmiyor. Bu durumda müşteriler tarafından suçlanan kişiler, asla proje sahipleri veya basın olmuyor. Sadece emlak profesyonelleri bundan mesul tutuluyor.
Bu durumun emlak sektörüne ve itibarına zararını görebiliyor musunuz? Tüm bunlara, yalan yanlış yönlendirmek için yayınlanan piyasa analizleri, sahte uzmanların ağzından aktarılan emlak pazarına ilişkin rakamsal verileri de eklerseniz zaten dalgalı olan bu sektörde bilinçli olmanızın ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz.
Günümüzde yapay zekâ, makine öğrenimi gibi teknolojilerin “Sorunların hepsine çözüm!” başlığı ile haberleştirildiğini görüyoruz. Kanserin iyileştirilmesinden iklim değişikliği nedeniyle oluşan sorunların çözülmesine ve siyaseti etkileyen sahte haberlerin yayılmasını durdurmaya kadar pek çok problem için bu teknolojilerin altın bilet olduğuna inanılıyor.
Elbette ki makine öğrenimi ve yapay zekâ kesinlikle bir etki yaratıyor. Ancak kendi başına akılcı çözümler sunacak kadar ileri düzeydeler mi? Aslına bakarsanız bazı tahminler, en akıllı yapay zekânın 4 yaşındaki bir çocuk kadar olabileceğini öngörüyor.
Şimdi bir düşünün… 2017 yılının ve muhtemelen sonrasının bizce en önemli sorunlarından biri olan “sahte haberler” probleminin çözümü teknolojide olabilir mi? Açıkçası hayır. Teknolojik uygulamalar bu konu üzerine düşecek, ancak sahte haberlerin oluşturulmasının durdurulabilmesi için bu yeterli olmayacaktır. Bunun için insan çabası ve müdahalesi muhakkaktır.
Geçtiğimiz günlerde Google, sahte haberler yaymakta olan web sitelerini ve satıcıları yasaklamanın yanı sıra Google reklamlarına da bu anlamda bazı kısıtlamalar getireceğini duyurdu. Facebook ise sahte haberlerin platformda nasıl yayıldığını gözlemlemek üzere küçük çaplı bir güncelleme üzerinde çalıştığını ilan etti. Girişim şirketleri de aynı şekilde sahte haberlerin kurumsal ortamlarda yayılmasını engellemek adına sahte haber filtreleri ve dedektörlerini yazılım sistemlerine entegre ediyorlar.
Yani işin teknolojik boyutunda yer alan taraflar bu sorunu ele alırken öte yandan bireyler de ellerinden geleni yapmalılar. Eğer bu sürece insanlar da birey olarak dâhil olursa sorunun önüne geçilebileceği öngörülüyor. Bu anlamda emlak profesyonellerine düşen görev, işinin her alanında bilgi sahibi olması, uzmanlık alanlarını geliştirmesi, tüm teknolojileri ve sosyal medyadaki gelişmeleri takip etmesi ve müşterileri de bu konularda bilinçlendirmesidir. Üstümüze düşen görevi yerine getirirsek hep birlikte kazançlı çıkabiliriz.