"Değerli olan her şey ölçülemez, ölçülebilen her şey değerli değildir." Albert Einstein
Müşterinizin Size En Çok İhtiyaç Duyduğu An: Bir Pizza Gönder. Orada Ol.

Bu yazı, bir emlakçının gözünden bir ev almanın duygusal sürecini anlatan hayali bir hikayedir. Bu hikaye, aynı zamanda gerçek bir emlakçının yaşadıklarına dayanmaktadır. Bu hikayeyi okuyarak, emlakçıların müşterilerine nasıl daha iyi hizmet verebileceklerini ve onların ihtiyaç duydukları anlarda nasıl yanlarında olabileceklerini öğrenebilirsiniz.

Hikayemiz şöyle başlıyor:

Ben bir emlakçıyım. Mesleğimi çok seviyorum ve insanlara hayallerindeki evi bulmalarına yardımcı olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Ama bazen, kendimi de bir müşteri olarak hayal ediyorum. Acaba ben bir ev almak istesem, hangi emlakçıyı seçerdim? Bu soru, kafamı kurcalıyor. Çünkü ben, onlarca emlakçıyla tanışmış, onlara eğitim vermiş, işlerini nasıl geliştirebileceklerini anlatmış biriyim. Dolayısıyla kendimi alıcı rolünde bulduğumda ilk düşüncem "Hangi emlakçıyı aramalıyım?" olmadı. Daha doğrusu şuydu: "Hangi emlakçı benimle gerçekten çalışmak isteyecek?"

Aslında, bir ev almayı da pek düşünmüyordum. Sadece boş zamanlarımda, herkesin yaptığını yaptım: Her gün ilan sitelerini sanki eski bir erkek arkadaşımmış gibi takip ediyordum. (Bunu herkes yapıyor, değil mi?) 

Son evimi çok sevmiştim ama satmak zorunda kalmıştım. Şimdi kısa süreliğine bir evde kiracıydım. Bu durum, sanki bir ilişkiden yeni çıkmış gibi hissettiriyordu. Bir süre yalnız kalmalı, başka bir eve bağlanmamalıydım. Hele ki, acele edip yanlış bir ev seçmemeliydim.Ama sonra, beklenmedik bir şey oldu. Bir gün, e-postama gelen bir bildirimle, ilgimi çeken bir ev gördüm. Fotoğraflarına baktım ve kalbim hızla atmaya başladı. Evet bu evdi. Aradığım ev. Benim olmalıydı.

Emlakçı seçmek için çok fazla zamanım yoktu. Çünkü yaşadığım yerde, evler çok hızlı satılıyordu. Ben de, tek bir kriterime göre karar verdim: Bana en yakın arkadaşım olan emlakçıyı seçtim. Çünkü bu süreçte, benim ne kadar duygusal olduğumu anlayacak, beni sakinleştirecek, pazarlıklarda duygusuzca davranacak ve beni uzak tutacak birine ihtiyacım vardı. Bence, bir emlakçı seçmek, bir müşteri için çok kişisel bir karardır. Sizin adınıza konuşacak, sizin gibi davranacak, sizinle aynı dili konuşacak birini istersiniz. Eğer size bir tavsiyede bulunabilirsem, şunu söylerim: Müşterinizin nasıl iletişim kurduğunu öğrenin ve onların yerine geçtiğinizi unutmayın. Onların sizi anladıklarını ve sizin gibi hareket ettiklerini bilmelerini sağlayın.

Benim deneyimim, pek de kolay olmadı. Satıcının emlakçısı, çok uzakta (1 saatlik mesafe) yaşıyordu. Pazarlıklar, gereğinden çok uzun sürdü, çünkü her şey belge tarama, fax ve e-posta yoluyla yapılıyordu. Son imzalarda, evraklar okunamaz hale gelmişti. (Lütfen, artık çağa ayak uydurun. Bu tür davranışlar, size zarar vermekten başka bir işe yaramaz.)

Ama sonunda bir ev aldım ve onu düşündüğümden daha çok sevdim. Ayrıca, çok önemli bir ders de aldım: Sizin işiniz, sadece anlaşmayı gerçekleştirmek değil. Etki anlarında orada olmak. Sadece, teklifin kabul edildiği ya da tapunun verildiği anlarda değil, müşterinizin en mutlu olduğu anlarda değil. Bunlar, güzel, duygusal, romantik anlar. Ama asıl önemli olan, zor, stresli, belirsiz anlarda yanlarında olmak. İşte o zaman, gerçek bir emlakçı olduğunuzu gösterirsiniz.

Size bir sır vereceğim: En büyük etki anı taşınma günüdür. Sahip olduğum her şeyin alt kata, garaja ve üst kata yeni bir eve taşınması gereken kutularda olduğu o korkunç, berbat gün; yorulduğumda, kırıldığımda ve bir pizza için tam anlamıyla sağ kolumu keseceğimde... İşte o an, dostlarım, parlayabileceğiniz zamandır. Ortaya çık.. Bir pizza gönder. Orada ol. Çünkü o an kesinlikle en kötüsüdür ve en kötü anlarımızda kimin yanımızda olduğunu her zaman hatırlarız.

Bu hikayenin sonuna geldik. Umarız beğenmişsinizdir. Bu hikayeyi, kendi işinize uyarlayarak, müşterilerinizle daha iyi bir ilişki kurabilir ve onlara daha iyi bir hizmet verebilirsiniz smiley 

DİĞER HABER
08 Ocak 2025